İklim Krizi mi, Bilinçsizlik mi, Sabotaj mı?

Türkiye, yaz aylarının kavurucu sıcaklığıyla birlikte yine yüreğimizi dağlayan manzaralarla karşı karşıya: Yanmakta olan ormanlarımız. Televizyon ekranlarına yansıyan alevler, göğe yükselen dumanlar ve can havliyle kaçan hayvan görüntüleri hepimizin içini acıtıyor. Peki bu yangınların sebebi ne? İklim krizi mi, halkın bilinçsizliği mi yoksa kasıtlı olarak çıkarılan sabotajlar mı?

İklim Krizinin Gölgesinde Ormanlarımız

Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sıcaklık ortalamaları artıyor. Uzmanlara göre iklim krizi, yangın riskini ciddi şekilde yükseltiyor. Kurak geçen mevsimler, nem oranının düşmesi ve kuvvetli rüzgârlar, ormanları adeta barut fıçısına çeviriyor. Eskiden birkaç kıvılcımla sönümlenen yangınlar, artık hızla büyüyerek kontrol altına alınması zor felaketlere dönüşüyor.

Bilinçsizliğin Payı Büyük

İklim krizini bir kenara koysak bile, insan kaynaklı ihmal ve dikkatsizlik, orman yangınlarının en yaygın sebepleri arasında. Piknik alanlarında bırakılan cam şişeler, söndürülmeyen mangal ateşleri, yol kenarına atılan sigara izmaritleri… Her biri küçücük bir alev yaratıyor ama sonucu yüzlerce hektarlık alanın kül olmasıyla bitiyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün verileri de yangınların önemli bir kısmının insan eliyle çıktığını doğruluyor.

Sabotaj İhtimali de Göz Ardı Edilemez

Zaman zaman kamuoyunda “orman yangınlarının arkasında kasıt mı var?” sorusu gündeme geliyor. Özellikle aynı anda farklı bölgelerde başlayan yangınlar, sabotaj ihtimalini akla getiriyor. Yetkililer bu konuda titizlikle soruşturmalar yürütse de her olayın arkasında organize bir plan olup olmadığı ancak delillerle ortaya çıkabiliyor.

Çözüm Nerede?

Sebep ne olursa olsun, orman yangınlarıyla mücadelede en önemli adım önleyici tedbirler almak. Daha sıkı denetimler, caydırıcı cezalar, halkın bilinçlendirilmesi ve yangınla mücadele altyapısının güçlendirilmesi şart. Ayrıca iklim kriziyle mücadeleye yönelik uzun vadeli planlar hayata geçirilmeden, bu yangınların önüne geçmek giderek zorlaşacak.

Sonuç olarak, Türkiye’nin ciğerleri olan ormanlarımızı korumak hepimizin ortak sorumluluğu. İster iklim krizi, ister dikkatsizlik, isterse sabotaj olsun, sonuç değişmiyor: Ormanlar yanıyor, biz de seyrediyoruz.

Belki de artık sormamız gereken asıl soru, “Bu yangınları nasıl önleyebiliriz?” olmalı.